“Niçin bu odada oturuyorum peki, oturularak yapılacak

onca işin arasından niye bunu seçiyorum? Her gün, her sabah

ısrarla bunu yapmayı seçiyorum? Daha yazacaklarım çok.

Belki bitince zaten cevabı da gelmiş olur ama bunu yapmasaydım

bir parça eksik kalırmışım galiba. Tamamlanıyorum ben o koltukta, çoğalıyorum, bir değil bin hayat oluyorum.

Eve dönüyorum bir ben kalıyorum.

Ama sabah yine o koltuk, 8 saatlik iş gününde

8 farklı insan oluyorum. 8 ayrı yaşama şahit oluyorum.

8 çarpı 50 dakika 400 katı uzuyor ömrüm.

Oturduğum yerden para kazandıran o koltuk

benden fazla yaşayacak olsa da...”

Terapi odası, sıklıkla danışanların öyküleri üzerinden kitaplara konu olur. Bildiğimiz haliyle terapi danışana dairdir, terapistler yalnızca değişime, iyileşmeye aracı olan uzmanlardır. Ancak onların da seanslar boyunca kendi içlerinde yaşadıkları da terapi odasının bir parçasıdır. 

Neredeyse 25 yıldır hem terapi odasında hem de sahada travmalarla iç içe olan Uzm. Klinik Psikolog Ayşegül Kalem, terapist koltuğuna oturduğu ilk andan başlamış yazmaya. Terapinin terapisti de dönüştüren gücüne inanan Kalem, yazdıkça danışanlarının hikâyelerinde kendisine daha fazla tanık olmuş.

Bir terapistin açık yüreklilikle içsel muhakemesini yaptığı bu kitapta, terapist olmanın gerçeklerine, terapi odasının tüm renklerine tanıklık edeceksiniz.