Paris'te yaşayan genç bir yüksek lisans öğrencisi olan Herman, bilmediği bir çağrıya kulak vererek kendini Sarıova’nın kadim topraklarında bulur. Kasabalarda, taşlarda ve düşlerde yankılanan bu çağrı, onu bilinmeyen bir yolculuğa çıkarır. Yolu Sarıova’da, kendi arayışları içinde kaybolan Selim ve Necla ile kesişir.

Üç genç, bu yolculukta ortak bir geçmişe ve birbirlerini yapboz parçaları gibi tamamlayan görevlere sahip olduklarını keşfederler. Bu görevlerin amacı kadim bir kayanın “kalbi”ni korumaktır. Kaya hem doğal bir oluşum hem de yüzyıllardır çeşitli medeniyetlerin enerjisini mühürlediği bir “anıt”tır. O kayalıklar, sadece birer taş yığını değil aynı zamanda nesiller boyu aktarılan kan bağının sembolüdür.

Ancak 1915 yılında, Karin adlı bir kadının yaşadığı trajik son bu soy zincirini koparmıştır. Süleyman, Davut ve Elif isimli mistik rehberler, görev zincirini yeniden kurmak ve doğru kişileri yönlendirmek için sahneye çıkarlar. Fakat karşılarında geçmişin intikamını taşıyan modern görünümlü bir tehdit vardır: Yüksek kapital bağlantılı ve kayanın gücünü ele geçirmeye çalışan Yalçın.

Kahramanlar bir yandan kendi kimliklerini anlamlandırmaya bir yandan da kayanın sırrını çözmeye çalışırken geçmişe dair anılar, semboller, DNA kalıntıları, halk anlatıları ve kişisel yüzleşmeler aracılığıyla büyük resmi ortaya çıkaracaklardır. Bu yolculukta onları bedeller, ayrılıklar ve yeniden doğuşlar beklemektedir. Peki onlar bu görevi başarıyla tamamlayabilecekler mi? Seçilmişliğin yükünü kaldırabilecekler mi? Doğa için ne kadar fedakâr olabilecekler? Tüm bu soruların yanıtı ve daha fazlası romanda sizleri bekliyor...